Deprem Bölgesinde Yerel Ekonomik Kapasite*

6 Şubat’taki depremlerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisini hem yıllık GSYH büyüme verileri üzerinden, hem de altyapı ve bina yapı stoğu üzerinden yapan birçok inceleme çıktı.  Bu konu ile ilgili incelemede, Türkiye 2023 GSYH’sının, diğer her şeyi sabit tutan bir hesap ile, %1 civarında aşağı inebileceğini belirtmiştim** .  

Analizin yapıldığı iki haftalık süreçte, hasarın boyutunun iller arasında farklı olduğunu ve iller arasında ekonomik işgücü ve işgünü kayıp farklılıklarının yüksek olabileceğini anladık.  Göçler ağırlıklı olarak hasarın yüksek olduğu Hatay, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman’dan.  Hem iç göçün etkisi ile, hem de hasarlı binanın çok olmasından dolayı özellikle bu illerde tedarik zincirinde sıkıntı olduğunu görüyoruz.  Bölgedeki depremlerin de devam etmesi, geçici olarak varsaydığımız işgücü kaybının telafi edilmesini engelliyor. 

Altyapı ve bina stokunda zarar için hızla bir takım yatırımlar yapılması hedefleniyor.  Bunun için ilk aşamada bütçe kaynakları kullanılacak; fakat uzun vadeli dış finansman imkanları da mutlaka masada olmalı.  Öte yandan kısa vadede yatırımlar kadar önemli bir konu bölgedeki işgücü kaybı ve potansiyeli.  Eğer bazı illerde işgücü kalıcı olarak kaybedilirse, bölgenin ekonomik potansiyeli üzerinde de olumsuz sonuçları olur.  

Durumu bölgenin işgücü verileri ve potansiyeli üzerinden incelemek, bölgeye yapılacak yatırımları doğru yönlendirmek açısından faydalı olabilir:  

SGK kayıtlarına göre sigorta kayıtlı işyerlerinin %10,5’i bu bölgede; fakat kayıtdışı istihdam çok yüksek.  Bölge illerle birlikte kayıtdışı istihdam oranı %39.  Türkiye ortalamasından 10 puan daha yüksek.  Bu oran Diyarbakır ve Şanlıurfa %44’e kadar yükseliyor.  Yani istihdamın neredeyse yarısı kayıt dışı.  Kayıtdışının yüksek olmasında, bölgede 1.7 milyon Suriyeli olması da etkili.  

Bölgedeki illerin büyüme ve üretim performansı farklı.  Gaziantep ve Osmaniye’yi çıkarırsak, diğer illerin 2007-2019 büyüme ortalaması %5’in ve Türkiye ortalamasının altında.  

Kaynak: TÜİK verileri ile hesaplama

Fakat daha çarpıcı veriler işgücü büyümesindeki kaynağını ulusal, sektörel ve bölgesel faktörlere göre ayırdığımızda ortaya çıkıyor.  Bölgedeki illerin işgücü sayısındaki 2008-2019*** arasında artışın yaklaşık %90’ı TÜrkiye ekonomisindeki büyümeden kaynaklanıyor.  Bölgesel faktörlerin katkısı %10 civarında. Gaziantep’i ortalamadan çıkarırsak****, bölgesel faktörlerin işgücü değişimindeki etkisi daha da azalıyor.  

Sektörel dağılım düşük-teknoloji imalat ve düşük bilgi yoğun hizmet sektörlerine işaret ediyor. Yine Gaziantep hariç, sektörel olarak işgücü artışı da bu bölgenin işgücü artışına hizmet etmiyor.   

Kaynak: SGK verileri ile shift-share yöntemi ile hesaplama

*** 2020-2021 verileri Kovid-19 pandemisi sebebiyle yüksek oranda oynaklık içerdiğinden, analiz 2019 sonu itibariyle yapılmıştır. 

****Gaziantep dışında, Urfa ve Kilis’te de bölgesel büyüme faktörleri yüksek; fakat Urfa’daki nüfusunun %15’i, Kilis’te ise %35 ile Suriyeli göçmen nüfusunun bu verilerin yüksek çıkmasında etkili olduğu tahmin edilmektedir.  

Bu analiz, bölgenin büyüme performansının Türkiye ortalamasının altında kalması ile ve özellikle 2015 sonrasında büyümesinin yavaşlamış olması ile uyumlu.  Bölgedeki illerin büyüme gücü, Türkiye’nin büyüme gücünden faydalanıyor.  Türkiye büyümesi dışsal faktörlerle, ya da diğer bölgelerdeki, sektörlerdeki dinamiklerle yavaşladığında, bu bölgedeki illerin de büyüme potansiyeli de yavaşlıyor.  BU haliyle, bölge illeri Türkiye ekonomisinin büyüme dinamiklerine Türkiye’deki diğer bölgelere göre daha fazla bağımlı. 

Bu analiz bize, depremden etkilenen illerdeki toparlanmanın sadece altyapı ve bina stoğunda hasarın telafi edilmesi ile sağlanmasının zor olabileceğine işaret ediyor; çünkü bir bölgenin toplam yerel kaynaklarının yerel kapasitesi ile birleştirilmesi, kalkınma potansiyelini belirliyor. Bölgedeki illerin yerel kaynakları ile (doğal kaynaklar, stratejik konum, altyapı, ulaştım ve iletişim altyapısı, sektör komposizyonu, ekonominin büyüklüğü, ihracat kapasitesi, finansman), yerel kapasitenin (sosyal, teknolojik, siyasi, iş dünyası, yerel belediye,  eğitim, girişimcilik, işbirliği kültürü, yerel bilgi, yerel katılım ve anlaşma becerisi) doğru bir şekilde birleştirilmesi uzun vadedeki büyüme potansiyelini belirler.  Son 15-20 yıllık veriler, bölgedeki illerin çoğunun bu yerel kapasiteyi yeterince harekete geçiremediğini gösteriyor; ve aradaki gelir ve kalkınma farkını kapatabilecek, yerel kapasite unsurlarını geliştiremediğine işaret ediyor.    

Merkezi hükümet kaynaklı bir fiziki yatırım atağı, bu bölgenin yerel kaynaklarını artırabilir; fakat yerel kalkınma artışına sebep olabilmesi için, bölgenin aynı zamanda kapasite artışına da yatırım yapılması gerekir.  Kapasite artışı her türlü yerel kaynak avantajının, verimli bir bilgi ağı ile büyüme ve kalkınmaya dönüşmesinde katalizör etkisi yapar.   Yani işgücünün bilgi düzeyi, girişimcilik kapasitesi, işbirliği kültürünün gelişmesi, kamu-özel sektör ve sivil toplum arasındaki anlaşma becerisinin artması, yapılan her fiziki yatırımının uzun vadeli sürdürülebilir büyümeye ve kalkınmaya dönüşmesinde çarpan etkisi yüksek katalizör unsurlar olacaktır.  Bölge ekonomisindeki ağırlığında ötürü bazı sektörlerdeki hem yerel kaynak, hem de kapasite artışının daha yakından incelenmesi yerinde olacaktır: Tarımsal üretim, tekstil ve lojistik sektörleri gibi.  İl bazında farklılıklar olabileceği de göz önüne alınmalıdır (Örneğin Hatay’ın sektör komposizyonu diğer illere göre farklılık göstermektedir). 

Mevcut hasar raporları, bölgenin geçmişteki 15-20 yıldaki gibi Türkiye’nin ortalama büyümesinin altına hapsolmasının, aradaki gelir ve kalkınma farkının artabileceğine işaret ediyor.  Bu yüzden, deprem bölgesindeki illerin kalkınması için sadece altyapı ve bina yatırımları ile yerel kaynakların yerine konması yeterli olmayabilir;  yerel kapasiteyi harekete geçirmek de gerekli olacaktır.  Kısa vadedeki temel ihtiyaçlarının karşılanmasını takiben, bölgenin uzun vadeli kalkınması için de yatırımlara ihtiyaç olduğu verilerinden gözüküyor. Merkezi yönetim-yerel belediye-ulusal ve yerel iş dünyası -sivil toplum iş birliktelikleri, bu çerçevede gözden geçirilmesi ve bölgenin uzun vadeli kurumsal kapasite ve bilgi ağlarının da geliştirilmesine yatırım yapılmalıdır. 

*Yazı ilk olarak 2 Mart 2023 tarihinde Linked-in post olarak yayınlanmıştır.

**(https://www.linkedin.com/posts/pydilek_activity-7037022594797039616-EX_V?utm_source=share&utm_medium=member_desktop)

Comments are closed.